25 Kasım 2012 Pazar

O An #32 | Felipe Melo


Bu anı buraya taşımadan olmazdı. Ayrıca Taffarel'in arkadan taktik vermesi de unutulmazların arasına girmiştir.



15 Kasım 2012 Perşembe

Motto : Ultras! | Bir Ultras Hareketi!


Son yıllarda hızla yükselen Ultras hareketine bir destek daha geldi. Endüstriyel futbolun bir canavar gibi tüm dünyada hakim olması, Ultras mentalitesine sahip insanları içten içe hüzünlendirirken; diğer yandan bu duruma sessiz kalmayanlar da seslerini daha gür çıkarmaya başladılar. Tribünü ve Ultras'ı kendilerine yaşam felsefesi haline getirenler, günlük hayatlarında da bunu yaşamak ve yaşatmak için çeşitli yollara gittiler. Önce Türkiye'de bu alandaki ürün eksikliğini gidermeye çalıştılar. 



Yola ilk olarak t-shirtle çıktılar. Geçen sezon ülkemizde yasaklanan ve her tribüncünün sevdası olan "deplasman" temalı t-shirtü ürettiler. Cüzi sayılabilecek bir fiyatta ve sınırlı sayıda satış yapmaları Ultras felsefesi üzerinden kâr amacı gütmediklerini gösterir nitelikteydi. Bu konuda insanların duygularını sömürmek ve istismar etmek çok kolaydır ama bu yola gitmediler. Bu açıdan da ayrıca bir tebriği hak ediyorlar. 


T-shirt'ten sonra durmayıp bir de Türkçe olarak boyunluk; onlara göre de "Balaclava" adlı ürünü çıkarttılar. Kafayı tamamen saran, sadece göz ve alın kısmının açık olduğu ürün kış kreasyonunun ilk parçası. Daha da devamı gelecek ve Ultras severlerin beğenisine sunulacak.

Hayatta Motto'su Ultras olanların ilgiyle takip etmesi gereken bir site kesinlikle! Kredi kartı veya Paypal ile güvenle alışveriş yapabilirsiniz ve kargoları da oldukça hızlı.





2 Eylül 2012 Pazar

Galatasaray 3 - 2 Bursaspor | STSL 3. Hafta - İte Kaka


Twente karşısındaki 120 dakikalık mücadeleden sonra kimse Bursaspor'dan böyle bir direniş beklemiyordu herhalde. Öncelikle kendilerini tebrik etmek istiyorum bu karakterli oyunlarından dolayı. Galatasaray ve Fenerbahçe'yi deplasmanda bu şekilde mücadele edebilecek tek takım olduklarını düşünüyorum.

Galatasaray mücadeleye geçen haftaki 11inden sadece sakat Ujfaluji - Dany değişikliği ile başladı. Oyun ilk 20 dakikada neredeyse 30 - 40 metrede oynandı. Bu dakikalardan sonra Galatasaray baskısını arttırdı. Umut Bulut'un fırsatçılığı ile öne geçti. Golden sonra oyunun hakimiyeti tamamı ile Galatasaray'a geçti. Hatta o kadar ki o dakikalarda Bursaspor farklı bir topla bile oynayabilirdi. İkinci golün gelmemesi Bursaspor'un direncini arttıran önemli bir faktördü. İkinci yarının başında Bursaspor'un duran toptan golü maça eşitliği getirdi. Bu gol belki de Fatih Hoca için önümüzdeki maçların bir işareti. Çünkü sene başından beri yenen 3. ya da 4. duran top golü gördü Galatasaray kalesinde. Büyük ihtimalle Fatih Hoca bunu dikkate alıp geçen seneki gibi duran toplarda adam adamaya dönecektir.

Burak Yılmaz- Elmander, Ambrabat - Emre Çolak değişiklikleri Galatasaray'ın tekrar tempoyu yükseltmesini sağladı. Bu iki oyuncunun Bursaspor savunmasını zorlamaları ile maç 3-1'e geldi.Yine duran top golü Galatasaray adına maçı zora soksa da lig tarihindeki 1000. galibiyet geldi.



Biraz özele inip Hamit ve Elmander hakkında da bir iki şey yazmak istiyorum. Hamit şimdiden Selçuk Şahin muamelesi görmeye başladı. Bence bugün ilk yarıda gayet başarılıydı. İkinci yarıda yorgunlukla beraber oyundan iyice düştü arka arkaya pas hataları yapmaya başladı. Bu da taraftara iyice battı haliyle. Ama unutulmamalıdır ki bu adam geçen sene neredeyse hiç maç yapmadı. Önümüzdeki haftalarda kendine geleceğini düşünüyorum. Elmander'e gelecek olursak; o da sanırım formayı Burak'a bırakacak. Geçen seneki Fenerbahçe maçında yaşadığı sakatlıktan sonra kendisini bir türlü toparlayamadı. Baros da buna benzer bir hikayeye sahip aslında. O da Fener maçında sakatlanıp bir türlü kendisine gelememişti. Ben Elmander'in ilk 11'de olması gerektiğini düşünüyorum.

30 Ağustos 2012 Perşembe

Paralimpik 2012

Paralimpik oyunları dün yapılan yarışmalar ile başladı. Ülkemiz de bu oyunlara azımsanmayacak bir sayı olan 69 kişi ile katılıyor. Basınımızda yer almaması acı. Ben fırsat buldukça insanların ne tür zorluklarda yarıştığını göstermek için oyunlardan fotoğraflarla göstermeye çalışacağım.






28 Ağustos 2012 Salı

Beşiktaş 3-3 Galatasaray | STSL 2. Hafta - Terim'in Hamleleri


Federasyonun deplasman seyircisi yasağına rağmen Denizli'den çıktık yola derbiyi izlemek için. Çok da zor olmadı. Tek sorun maç içinde hiç bir tepki gösterememek oldu.

Maçtan önce konuştuğum Beşiktaşlılar takımlarında pek de ümitli değildi. Bu ilk yarı boyunca da devam etti. Hatta 1-0 önde olduklarında bile maçın 3-4 farklı biteceğini söylüyorlardı ki maçın havası da bunu gösteriyordu. Ama Beşiktaş öyle zamanlarda goller attı ki, bu durum da maçın havasını değiştirdi. Galatasaray ilk yarıda o kadar rahat top çevirdi ki öne geçirecek golü bulabilselerdi maç çok farklı boyutlara taşınabilirdi. Ama savunmanın geçen sene toplamında yaptığı hatalar bu maça sığdırılınca beraberlik kaçınılmaz oldu. 

Bu skorda Fatih Terim'in payı da büyüktü bana göre. Melo-Ambrabat / Hamit-Aydın değişiklikleri orta sahayı tamamen Beşiktaş'a verdirtti. Bu değişikliklerden sonra Selçuk'un da verimini düşürdü. Aynı durum geçtiğimiz hafta Kasımpaşa maçında da vardı. Halbuki bu orta sahayla bile takım rahatlıkla golü bulabilirdi. Yine geçen hafta olduğu gibi şans ile beraberlik golü geldi. Fatih Terim'in bu anlayışından bir an önce vazgeçmesi gerekiyor. 

Penaltı pozisyonuna gelince ; ilk başta ben de penaltı olduğunu düşünmüştüm. Hatta Burak düştüğünde irek hakemi izledim, hakem 3-4 saniye boyunca tepkisiz bekledi. Yardımcı hakemin uyarısı ile penaltı noktasına hareketlendi. Hakemin asıl şansızlığı pozisyonun ceza sahası dışında gerçekleşmiş olmasıydı bence. Yoksa o karambolde  düdüğün çalması çok da zor değildi.

Beşiktaş'a gelecek olursak; Ne yazık ki bu kadro yapısı ile üst sıralarda tutunması oldukça zor. Maçı çevirecek oyuncu sayısı oldukça az. Maçtaki ilk şutu da 35. dakika da geldi neredeyse orta sahadan. Sadece  Fernandes'in duran toplarına bel bağlamış durumdalar. 2. yarıdaki iyi oyunu da aldatmasın. Oyunu o duruma getiren Terim'in hamleleriydi.



21 Ağustos 2012 Salı

Galatasaray 2-1 Kasımpaşaspor | STSL 1. Hafta - Emre Çolak'ın Maçı


Fatih Hoca'nın da maçtan sonra basın toplantısında dediği gibi Gaziantep'teki saldırı için yazıklar olsun diyerek başlamak istiyorum yazıma. Maalesef ülke bir keşmekeşin içine girmek üzere hatta girdi de diyebiliriz. Sonumuz hayrola...

Maça geçecek olursak Galatasaray geçen seneki oturmuş düzeniyle başladı karşılaşmaya. Sakat Semih'in yerine Dany, Melo'nun yerine Hamit, Engin'in yerine Aydın, Necati'nin yerine de Umut farkıyla...Kasımpaşa ise yaptığı flaş transferlerle tam bir kapalı kutuydu. Uche, Djalma, Isaksson, Ernst gayet kaliteli oyuncular. Bunların yanında bu maçta eskilerden Dimitrov'u da görmek isterdim şahsen. Maç karşılıklı ataklarla başlarken Kasımpaşa daha etkili gözüktü. Bunda Hamit'in yerini yadırgayıp ilk 5 dakika içinde 3 net pas hatasının ve Ernst'in Selçuk'u kilitlemesinin rolü büyük. Bir ara sadece Selçuk Ernst ikilisini izledim orta sahada. Selçuk nereye giderse Ernst peşinde gölge gibi takip ediyordu. Geçen sene ilk haftada olduğu gibi bu da bir mesajdı belki de Fatih Hoca için. O da bu durumu erken farkedip Emre'yi ortaya, Hamit'i sağ açığa, Aydın'ı da sola çekip ilk hamlesini yaptı ve gayet de başarılı oldu. Bu andan sonra da oyun hakimiyeti tamamı ile Galatasaray'a geçti. Özellikle Emre'nin orta sahaya hareketlilik getirmesi, Hamit'in sağ açıkta kendini bulması golü de getirdi. Devre sonunda 2. gol de gelebilirdi ama olmadı.

Emre'ye ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bence dün akşam en iyi oyununu oynadı. Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi ama bu çocuk artık yere düşmüyor. Aslında bu tüm takım için geçerli...Kendi etrafında dönmeleri, çalımları, çabukluğu ve özgüveni...Bana Emre B.'nun 18-19 yaşlarını hatırlattı açıkçası. Umarım sonu benzemez.

2. yarıda da devre sonundaki tablo vardı. Ama geçen seneki durum aynen devam ediyordu. Baskı kurmuşken gol atamama...Hazır böyle bir ortam hazırlanmışken Kasımpaşa'nın golü bulmaması da sürpriz olurdu. 1-1 'den sonra Kasımpaşa 2. golü de bulabilirdi. Fatih Hoca'nın yaptığı Sercan-Melo/Hamit-Elmander değişikleri de bana göre takımı oyundan düşürdü. Tabi Elmander'in çıkması tamamen yabancı kontenjanı ile ilgiliydi ama bence Elmander gibi hücum gücü yerine Eboue çıkan oyuncu olmalıydı. Neyse ki sahneye yine Emre Umut ikilisi çıktı ve Galatasaray'ı ipten aldı diyebiliriz.

Bence 3 puandan daha bu maçta Fatih Terim tarafından alınacak mesajlar daha önemli. O gerekeni almıştır zaten. Kasımpaşa da ideal 11'ini bulabilirse bu ligde çok iyi işler çıkarır.

19 Ağustos 2012 Pazar

Sanica Boru Elazığspor 1-1 Fenerbahçe | STSL 1. Hafta


Spartak Moskova maçı öncesi Fenerbahçe açısından ligin ilk haftası kötü bir sonuçla noktalandı. Elazığspor ise yeni çıktığı lige kırmızı karta kadar gösterdiği derli toplu oyunuyla göz doldu diyebiliriz.

Aslında ilk 11'e baktığımızda Fenerbahçe hücum ağırlıklı bir kadro ile çıkmıştı maça. Hücum hattı Alex-Kuyt-Sow-Stoch ile orta saha arasındaki bağlantı  kopuk olunca pozisyon üretilemedi. Düşünmeden sadece Caner'in 7-8 top doldurduğunu hatırlayabiliyorum. 15. dakikadan sonra da orta saha hakimiyeti tamamiyle Elazığspor'a geçti diyebiliriz rahatlıkla. İlk yarı da bu şekilde Elazığspor'un kontrolünde  sonuçlandı.

2. yarının başında Herve Tum'un şık golü oldukça iyiydi. Baroni/Topal, Orhan/Topuz değişikleri de Fenerbahçe adına birşeyleri değiştermezken 65. dk da Kuyt'un şık golü ve Elazığspor'un 10 kişi kalması rüzgarı tersine çevirdi. Rakibin de iyice sahasına çekilmesi ve Krasic'in de oyuna girmesi  ile hücumda inanılmaz bir Fenerbahçe izlemeye başladık. Fakat o da golün gelmesine yetmedi.

Son olarak benim görüşüm Kuyt bu lige oldukça fazla. Krasic için henüz birşey diyemiyorum.


12 Ağustos 2012 Pazar

Galatasaray 3-2 Fenerbahçe | Süper Kupa Finali


Sezonun ilk maçında Galatasaray hem oyun olarak hem sonuç olarak hem de oyun olarak kaldığı yerden devam ettiğini gösterdi. 10 kişi kaldıktan sonra da oyuna hakim olması hakikaten takdire şayandı.

Maç içinde çok fazla iyi kötü hareketler izledik. Oyunun 15 dakika durması, Cüneyt Çakır'ın performansı, Engin Baytar'ın atılması, Umut Bulut, Selçuk İnan pasları falan filan...

Her iki takım için yeni transferleri değerlendirecek olursak;

Umut Bulut : Maçın yıldızıydı. Fatih Terim ileri ikilide kimleri oynatacak merak konusu...
Dany : Oldukça vasat...Neredeyse hiç bir ikili mücadeleyi kazanamadı. Hatta biraz daha abartayım Gökhan Zan daha iyi...
Hamit Altıntop: Kimse maç kurtaracak diye beklemesin. Tam bir görev, sistem adamı.
Ambrabat: 10 kişiyken Galatasaray'ı ileriye sürükleyen adamdı. 
Kuyt : Çok iyi profesyonel. Nerede nasıl davranacağını, nerede duracağını çok iyi biliyor.
Hasan Ali: 3 maç sonra Caner sol bekte keser.
Mehmet Topal : Selçuk Şahin daha efektif oynuyor sanki.
Krasic: Büyük topçu olduğu kesin. Muhtemelen Gökhan G. ile daha iyi ikili olurlar.

Bu arada Galatasaray'ın Fenerbahçe şansızlığını  yavaş yavaş kırdığını söyleyebiliriz heralde.



Parçalı vs. Çubuklu


Derbi ile kapanan sezon derbi ile açılıyor. Biz de uzun bir ihmalin ardından kaldığımız yerden devam edelim.

Galatasaray - Fenerbahçe
Saat: 8.55
Yayın: ATV

30 Mart 2012 Cuma

Kaybedilecek Sadece 5 Yıl Mı?


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2 Temmuz'dan beri şike sürecini hiçe sayarak ve İngiltere'deki modeli öne sürerek bir açıklama yaptı " 5 yıl Avrupa'ya gitmesek ne olur!" Ben bu açıklamayı bilinçsizce, düşünülmeden yapılan bir açıklama olarak görüyorum. 

Sayın Başbakan'ın sanırım bilmediği birkaç konu var. İlki; İngiltere kulüplerinin 5 yıl hatta Liverpool'un 6 yıl Avrupa'ya gitmemesinin sebebi şike kaynaklı değil, holiganizmi engelleme amaçlıydı ki akabinde çıkardıkları kanunlarla bunun önüne geçebildiler. İngilizler'de holiganizm devam etse de bunu artık saha içinde yapamıyorlar.

Bizim ise ceza alma sebebimiz şike kaynaklı olacak. Peki biz bunun önüne geçebilecek miyiz? Hiç sanmıyorum. Çünkü şike kanunu  değiştirdik. Değişen kanuna göre bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek için bir başkasına kazanç veya başka menfaat sağlayan kişiye verilen hapis cezası indiriliyor. Bu kişilere verilen hapis cezasında 12 yıla kadar olan üst sınır 3 yıl, 5 yıl olan alt sınır da 1 yıl olarak uygulanacak. Yani biz şike cezasını arttırmıyoruz, aksine azaltıyoruz. 

Bir de Başbakan ne dedi: " 8 takımın düşmesi Türk futbolunu bitirir." Bence bunda yanılıyor. Eğer düşecek takımlardan büyük takımlar varsa, onlar zaten 2-3 sene içinde toparlarlar. Ama 5 sene Avrupa'ya gidememek demek, bu ülke futboluna en az 10 seneye mal olur. Zaten çok fazla marka değeri olmayan ligi iyice düşürür. Sebep ise, zaten Avrupa Kupaları' nda ülke puanımız çok iyi değil. Şampiyonlar Ligi'ne direk takım çıkarma hakkımız 1 sene var, 1 sene yok neredeyse. ha keza Avrupa Ligi de öyle. Bir anda ligimiz ülke puanı bakımından Portekiz, Rusya, Hollanda ligi seviyesinden Moldova, Romanya, San Marino seviyelerine gerileyecek. Bunu toparlama zamanı da  kulüplerin Avrupa'daki başarılarına bakarsak en az 10 yıla patlayacak.

Kısacası gittiğimiz yol yol değil...

25 Mart 2012 Pazar

Galatarasay 1 - 1 Trabzonspor | 32. Hafta - Kötünün İyisi



Fenerbahçe maçından sonra bu maç bir nevi playoff ları da garantileme maçıydı Galatasaray için.  Trabzonspor için de aradaki puan farkını azaltmak için önemli bir fırsattı. 


Trabzonspor selçuk melo ikilisini kilitleyerek maçı başladı. neredeyse Galatasaray'ın sene başından beri en iyi yaptığı şey olan pas dağıtmayı engelleyerek orta sahanın tek hakimi oldu. Ortada hiç pozisyon yokken de golü bulmaları Trabzonspor için büyük şanstı. Cüney Çakır sayesinde Galatasaraylı futbolcuların gerginleşmeye başlaması Trabzonspor'un ekmeğine yağ bal sürdü resmen. Kontra şanslarını iyi değerlendiremediler.

2. yarıda ilk yarının tam aksi bir görüntü vardı. Galatasaray rakip sahaya tam anlamıyla yerleşti. Yeterli gol pozisyonunun olmamasının sebebi son pasların iyi olmamasıydı. Baros, Necati ve Eboue resmen space jam den çıkmış gibiydiler.O paslardan birisi isabetli olsa golün olmaması içten değildi. Fatih Terim oyuna müdahalelerle golü ararken Şenol Güneş olacaklara razı gibiydi. Ve sonunda gol de bir şekilde geldi. Golden sonra her iki takım da gol pozisyonları buldu ama sonuç alınamadı. Hele bir pozisyon vardı ki 90+4 'te orada Mehmet Batdal'ın yerine kız kardeşim olsa golü bulmuştu. 





Galatasaray için saçma sapan play off sisteminde aradaki puan farkını tek maça indirmemek önemliydi. Trabzonspor'un ise  ikinci Fenerbahçe ile arasındaki maçı tek maça indirmek için kazanması gerekiyordu; olmadı. Yani bu maçta daha çok yara alan Trabzonspor oldu.



Neden saçma sapan play off sistemi dedim onu da açıklayayım. Atıyorum Galatasaray ligi 77 Fenerbahçe ise 70 puanda bitiriyor. Aradaki puan farkı 7. Playoffa Galatasaray 39 Fenerbahçe 35 puanla başlayacak. Diyelim ki şu anda ihtimal olmasa da Galatasaray ligi 76, Fenerbahçe ise 69 puanda bitirdi. Aradaki puan farkı yine 7. Bu sefer Galatasaray play off a 38, Fenerbahçe ise yine 35 puanla başlıyor. yani ligi tek puanla bitirmek takımlara resmen +1 puan getiriyor. Bir sistem getiriyorsunuz bari iyice düşünün. Neyse bu sistemi ayrı bir şekilde daha uzun bir şekilde değerlendirelim.


Galatasaray bu sene derbilerde resmen playoffun provası yaptı. İnönü'deki Beşiktas maçında maçı idare etti. Golsüz berabere kaldı. İlk Fenerbahçe maçında baskılı başladı, farka gitti. Trabzon maçında erken gol buldu. Oyunu domine etti. ASY deki Beşiktaş maçında istediği zaman golü bulabildi. Ve yakın tarihteki son 2 maç. Tabi önceki maçlar oynanacak maçların garantisi değil ama Galatasaray kararlı bir şekilde playoff lara gireceğini herkese gösterdi.

24 Mart 2012 Cumartesi

O An #31

Euro 2000 finalinde, Trezeguet'nin golünden sonra Zidane, Del Piero'yu teselli ederken. O zaman takım arkadaşları olmaları "O An"a ayrı bir hava katsa da, ikisi de 6 sene sonra rollerin değişeceğinin farkında değil. Üstelik bu kez Avrupa Kupası değil, Dünya Kupası finalinde.

19 Mart 2012 Pazartesi

Fenerbahçe 2-2 Galatasaray | Bu Sene ?

Galatasaray, son yılların en rahat Fener deplasmanına gitti. Bu sefer kazanma zorunluluğu yoktu ve daha playoff olsa da en büyük rakibinin 9 puan önündeydi. Ama maç gecesi yaşanan olaylar, takımın Florya'dan uğurlanışı maçın anlam öneminin düşmesini engelledi. Durum karşı cephe için tam tersiydi. Kabus gibi geçen bir sezon için tutunacakları tek maç buydu ve kazanmak istiyorlardı.

Maç yine her zaman olduğu gibi başladı. Koca sezonda maksimum birer defa olabilecek goller, bizim maçın sadece ilk 15 dakikasında geldi. O goller için yorum yapmaya hiç gerek yok. Ama bizi oyun anlamında kendimize getirdiğini söyleyebiliriz. Topun kontrolünü ele aldığımızda biraz daha rahatladık ve rakip kaleye daha rahat gidebildik. Maç başında alan daraltan rakibe alan vermedik ve ortada kalan topları biz kazanmaya başladık. Güzel oyun ilk meyvesini dakika 36'da Elmander ile verdi. Dakikalar geçtikçe baskı artıyordu ama ya son vuruş beceriksizliğinden ya da tercih hatalarından bir türlü skoru bulamıyorduk. Sadece maçın başındaki Melo-Topuz kavgasında 2dk 10 saniye duran oyun ve 3 golün olduğu ilk yarıya hakem Bülent Yıldırım sadece 1 dakika uzatma verdi. Uzatmaların sonunda da 1 pozisyon şansımız daha varken PES'te bile görülmeyen bir şekilde ilk yarıyı bitirdi ve aman başım yanmasın dedi.

İkinci yarının başında, ilk yarıda kaldığımız yerden devam ederiz diye beklerken biraz daha kontrollü başladık. 55.dakikaya kadar oyun dengeliydi de diyebiliriz. Ama sonrasında yine bütün oyun hakimiyeti bizdeydi. A.Kocaman'ın Stoch'u çıkarması da iyice ekmeğimize bal deresi sürdü. Fener yarısahasında istediğimiz gibi top çevirebilsek de bir türlü skoru bulamamamız ekran başındakileri çok gerse de takım hala sabırla pas yapıyordu. Aydın Yılmaz ve Baros da oyuna dahil olmuştu. Aykut bir de Alex'i çıkarınca fenerin hiç bir tehlikesi kalmamıştı. Bu sezon oynanan iki derbide de Aykut; rezalet kadro tercihleri ve oyuncu değişiklikleriyle bize çok yardımcı oldu. Kendisinin tam bir fiyasko olduğunu 2 Galatasaray maçında kanıtladı. Gol de Alex çıktıktan 5 dakika sonra Hakan Balta'nın ayağından geldi. Kalan 10 dakikalık sürede itirazlardan, düdüklerden pek top oynanmasa da yine hatrı sayılır pozisyonlara girdik. Yine tercih hatalarımızdan ve biraz da şanssızlıktan dolayı bunları gole çeviremedik. Hele bir son saniye pozisyonumuz var ki; senelerce akıllardan çıkmaz. Oraya hiç girmeyeceğim zira hala elim ayağım titriyo sinirden.


Şimdi maç hakkındaki detaylara gelelim;

- Galatasaray'da artık bir Aydın Yılmaz gerçeği var bunu herkes kabul etsin, öyle ya da böyle. Hele o son pozisyonda direkten dönen topu tamamlayabilseydi, şu anda bu yazıları üzerimdeki #7 Aydın Yılmaz formasıyla yazıyo olurdum.

- Maçta Yobo'nun dirseğinde Elmander'in kaşı açıldı, 4 dikiş atıldı. Tabi ki düdük, faul, kart vs. yok.

- Maçtan önce Florya'daki takım uğurlaması efsaneler arasına girer. Fatih Terim gözlerinin yaşardığını söyledi.

- Maçtan 5 gün önce Murat Özaydınlı twitterına, "Bayram'a 5gün kaldı :))" yazdı. Aynı adam maçtan sonra "öyle veya böyle oynadık ancak eğer bir takım 12 senedir bir rakibini yenemiyorsa ve beraberliği çılgınlar gibi kutluyorsa ne diyeyim ben buna" yazdı.

- Selçuk Şahin maçtan önceki gece twitterına "yatıyoruz, kalkıyoruz yarın bayramı kutluyoruz :)" yazdı.


- Engin Baytar çok koştu çok çalıştı ama maçın ağırlığından ötürü olsa gerek tercih hataları yaptı, beni üzdü.

- Milan Baros'un ayakkabısı bir numara küçük olsa ya da başka bişeyler olsa o pozisyon gol olabilirdi. Bazı şeyler olmayınca olmuyor.

- Playoff öncesi 9 puan fark iyidir. Daha da açılsın isterim ama.

- Selçuk İnan için söyleyecek söz bulamıyorum.

- Fatih Terim'in başında olduğu Galatasaray her maça kazanmak için çıkar, başka ihtimal düşünmez ve Cimbom Başı Dik Yürür!



Yunan Derbisi

Henüz bizim derbiyi yazamadık ama sıcağı sıcağına yunan derbisinin fotoğraflarını verelim. Bu arada maç doğal olarak tamamlanmamış...









fotoğraflar tribündergi'den...

17 Mart 2012 Cumartesi

Baskın Basanındır...


Eskiden anlatılırdı;
Stadyum önlerinde sabahlamalar, kapalıyı kapma mücadelesi ve gece boyunca yaşanınca çatışmalar...

Şimdi ise olay pankart asmaya döndü. Neredeyse bu olay her derbi maçından önce gerçekleşiyor. Hatırlarsanız geçen sene de Fenerbahçe taraftarları Seyrantepe'nin oralarda bir yerlere pankart asıp günlerce eğlenmişlerdi. 

Aynı şeyi dün de "Florya'yı bastık" diyerek bir fotoğrafla yapma peşindeydiler ama fotoğrafın devamı gelmedi ve o fotoğrafın da rastgele bir fotoğraf olduğu anlaşıldı. Bu olayın akabinde de Galatasaray taraftarları misilleme örneği sundular bize. Fotoğraflar, videolar arka arkaya düşmeye başladı sanal aleme.

Geçmişte yaşanan onca çatışmanın yerine bu tür olayların olması bence sempatiyle yaklaşabilecek bir durum...Sonuçta sporun doğasında var rakibi kızdırmak.


10 Mart 2012 Cumartesi

Galatasaray 2-0 Gençlerbirliği | 30. Hafta - Sen Şampiyon Olacaksın


Bana göre sezonun en önemli maçlarından biri oynandı bugün Galatasaray adına. Çünkü yaşanacak bir puan kaybı rüzgarı bir anda tersine çevirebilir ve güzel giden bir sezonu mahvedebilirdi. Ama takımdaki hırs, istek, arzu daha ilk dakikadan kendi belli etti.

Maça iki taraf adında dengeli başladı. Gençlerbirliği geçen haftanın aksine 11 oyuncusunu topun arkasında bırakmaya çalıştı. Galatasaray sabırlı bir şekilde pas yapıp pozisyon yaratmaya çalıştı. Fakat kanat oyuncularının verimli olamaması pozisyon bulmayı oldukça zorlaştırdı. Ancak baskının arttığı dakikalarda pozisyonlar oluştu. Bunlardan da sonuç alınamadı. Gençlerbirliği ise kaleye gitmekten aciz bir şekilde şuursuzca savunma yapmaya devam etti. 

Devre arasından sonra Melo'nun müthiş tipi stresli geçen maçı Galatasaray için rahatlattı ve coşkulu oyunu başlattı. Önce 16 hafta sonra kesik yiyen ve 2.devre başında oyuna dahil olan Emre'nin şutu üst direkte patladı, daha sonra ilk yarıda frikikten müthiş şut çıkaran Selçuk, ikinci denemesinde örümcek ağlarını aldı.  Bu gol bana Sergen Yalçın'ın Beşiktaş formasıyla Denizlispor'a attığı golü hatırlattı. O gol de bunun gibi muhteşemdi. 2-0'dan sonra da pozisyon anlamında olmasa bile şov devam etti. Eboue'nin sağ açık gibi oynaması, Melo'nun bindirmeleri, Elmander'in presi,orta sahada yapılan tek toplar ve "Sen Şampiyon Olacaksın" tezahuratı...Herhalde tek eksiklik Necati'nin henüz Arena'da golle buluşamamış olmasıydı. Gelecek hafta oynanacak olan Fenerbahçe maçı öncesi aradaki 9 puanlık farkı korumak önemliydi.


3 sezonluk enkazın ardından Fatih Terim'in takıma gelişi açıkçası bende soru işaretleri yaratmıştı. Hatta o soru işaretleri, Rijkaard döneminde ismi anılmaya başlayınca başlamıştı. Bunun sebebi, Fatih Terim'in 2. döneminde   yaptığı saçma sapan transferler, oyun içinde yaptığı müdahalelerdi. Ama bu sezon gösterdi ki Fatih Terim inanılmaz derecede olgunlaşmış. Bu sezon da bana göre bir kaç tane transfer hatası  yaptı. Gerek yaptığı açıklamalar, gerekse oyuna etkisi bunun en büyük göstergesi. Şimdi önünde Fenerbahçe maçı var. Bakalım bu olgunlaşma Kadıköy'de de kendini gösterecek mi...?

Ha bu arada;

Sivasspor
Gençlerbirliği
Fenerbahçe
Trabzonspor
Orduspor
Manisaspor
Playoff
Sivasspor




6 Mart 2012 Salı

Sivasspor 0 - 4 Galatasaray 4 | 29. Hafta - Şen Ola CimBom!


Geçtiğimiz haftadan sonra çok zorlu bir dönemece girmişti Galatasaray. Önce Sivas, sonra Gençlerbirliği, daha sonra kadıköy, sonra Trabzon ve Ordu...Bu zorlu seriye galibiyetle başlamak önemliydi. Sivas'ta hava ve saha şartlarının da zorlu olacağı belliydi taa haftalar öncesinden. Üstelik bu maç öncesi en yakın rakibi ligin dişli takımlarından Gençlerbirliği'ne 6 tane sallamıştı. İşte bu derece zorlu bir maç bekliyordu Galatasaray'ı.

Maç klasik kadrolarla başladı. Her iki takımda da sadece cezalı oyuncuların yerlerinde başka isimler vardı. Sivas oldukça etkiliydi maçın başlarında. Sağlı sollu saldırdı Galatasaray'ın kalesine. Soldan Kamil Grosicki, ortadan Erman, sağdan da Mehmet Nas sürekli olarak Enaramo'yu beslemeye çalışıyorlardı. Ama orta sahayı da bu sezonun çoğunda yaptıkları gibi bomboş bırakıp kontralara izin veriyorlardı. Baskının Galatasaray adına atlatıldığı ilk dakikalarda Necati'nin Tsubasa vari vuruşu Galatasaray'ı öne geçirdi. Bu gol direk 2008 yılındaki Ayhan'ın müthiş füzesini hatırlattı. O gol de en az Hasan Kabze'nin 2006'da Beşiktaş'a attığı gol kadar şampiyonluk yolunda çok önemliydi. Bence bu da o en önemli goller listesine girebilir. Neyse...Golden sonra Galatasaray oyunu biraz kontrolüne aldı ama Sivas arada yoklamaya devam ediyordu. 


2. yarının başlarında Sivas yine etkili olmaya başlamıştı ki duran toptan Tomas'ın golü geldi ve takımını rahatlattı diye düşünülürken Sivas 2 net pozisyon kaçırdı. Daha doğrusu o pozisyonları sene başında oldukça çok eleştirilen "Küçük El" Muslera kurtardı. Bazıları tarafından hala kendisine çok yüklü bonservis miktarı ödendiği yazılıp çizilse de bence onu çoktan haketmiş. Maçın geri kalanı ise malum. Dağılan bir Sivasspor, kontraları gole çeviren ve rakiplerinin hevesini kursağında bırakan Galatasaray.

Maçtan birkaç not verecek olursak;
 - Necati 2005 yılına geri dönmüş.
-Tomas Ujfaluji 2006 yılından sonra ilk defa bir lig maçında golle tanıştı.
-Emre Çolak'taki form düşüklüğü devam ediyor.
-Riera fena değil. Emre'den formayı kapabilir.
- Elmander! Selçuk! Birşey demeye gerek yok.
- Grosicki, Enaramo uyumu yine iyiydi ama Tomas resmen Enaramo'yu dövdü.

Zorlu virajın ilk dönemeci geçildi. Şimdi sırada geçen hafta 6 yiyen Gençlerbirliği var.
- - -
Sivasspor
Gençlerbirliği
Fenerbahçe
Trabzonspor
Orduspor 
Manisaspor
Playoff
...


3 Mart 2012 Cumartesi

Olympiakos 88-81 Galatasaray | Teşekkürler Yenilmez Armada!

Maçın üstünden onlarca saat geçmiş olmasına rağmen, bu maç hakkında bir kaç kelam etmeden olmaz. Efes maçından sonra, hatta CSKA maçından sonra beklemeye başladık bu maçı. Sezon başından beri her maç ama her maç o kadar çok oyunumuzun üstüne koyduk ki, bu maçtan da bir galibiyet beklememek imkansızdı. Hele ki bu takımın adı Galatasaray olunca ve bu takımın imkansız kelimesini unuttuğunu bilince beklenti doğal olarak çok yüksek oluyor. Haftalarca; sanki Leeds deplasmanını ya da 3-2lik Real Madrid maçının rövanşını bekler gibi bekledim bu maçı. Top8'e kalacağımıza o kadar çok inanmıştım ki, mağlubiyetin etkisini anca üstümden atabildim.

Böyle bir hayal kırıklığını, hevesin kursakta kaldığını en son 98-99 sezonunda Athletic Bilbao maçında yaşamıştım. O maçın son dakikalarında 'yanılmıyorsam' Burak Akdiş'in kaçırdığı pozisyon, senelerdir aklıma gelir gelir hüzünlenirim. Ayrıca yine o maçta golü F.Akyel'in yaptığı bir hatadan dolayı yemiştik. Çocuk yaşta F.Akyel ve Burak'ı, o hatalarını telafi etmeden affetmeyeceğime yemin ettiğimi hatırlıyorum. F.Akyel, 3-2'lik Real Madrid maçı ve Süper Kupa finalinde hatasını affettirmişti o zamanlar. Sonrası önemli değil, Burak ise umrumda olmaz. Bir daha o günlere geri dönemedik ama o gün kazandıklarımız, kaybettiklerimizden daha fazlaymış. O gün istersek başarabileceğimizi ve o güce sahip olduğumuzu gördük. Bir sezon sonrasında UEFA ve Süper kupayı almıştık zira.

Bu maçı, Olympiakos maçına benzetmemin sebebi ise seneye Euroleague'i alacağımızdan değil. Yıllarca uzaktan izlediğimiz, bu sene ise anca ön eleme ile A lisans almadan katılabildiğimiz Euroleague'e damga vurabilmemizdir. Galatasaraylı olunca hep daha fazlasını isteriz ya biz. Aslında sezon başında mucize olarak görebileceğimiz yere burun kıvırır oldum ben. Buraya kadar gelmişken burada kaybetmek çok koydu.

98 yılını anarken hep "ah Burak onu kaçırmıcaktın" derken, 2012 için ise "ah Gordon sakatlanmasaydı" diyeceğim. Hep aklımda, o maçı Gordon ile tamamlasaydık, Lakovic yalnız kalmasaydı, Spanoulis o kadar gününde olmasaydı, şans biraz yanımızda olsaydı kuruntuları kalacak.

Seneye Top8'e girene kadar bu burukluk kalacak bende. Çünkü bu oyuncular ve koç daha iyisini hak ediyor ve daha iyi yerlere gelme potansiyelleri var. Hepsine tek tek çok teşekkürler. 107 yıllık Galatasaray kulübüne ve taraftarına; Basketbol şubesini hatırlattıkları için, Avrupa'da Galatasaray'ın basketbol takımının da olduğunu da gösterdikleri için, Abdi İpekçi'yi bir Pana, Partizan ve Maccabi deplasmanlarından daha öne koydukları için, salonlarda ender rastlanan şovların yapılmasına imkan sağladıkları için çok çok teşekkürler. Her Galatasaraylının ve Galatasaraylı olmayanların akıllarına bu isimin ve bu takımın mücadeleyi son topa kadar bırakmayacağını zihinlere kazıdınız. Bu sezon ve bu kadro hiç unutulmayacak.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Galatasaray 3-2 Beşiktaş JK | 28. Hafta - Cimbom Başı Dik Yürür


 Dün yine klasik bir Galatasaray Beşiktaş maçı günü yaşandı. Sabahtan hiçbir stres gerginlik yok, maç içinde hareket çok.

Beşiktaş'ın 10 gün içinde 4. maçına çıkacak olması Galatasaray'ı fazlasıyla rahatlatmış. Bunu maç içinde çok net bir şekilde gözlemledik. Maçın başındaki baskıyla gelen Elmander'in müthiş golü, takımı iyice rahatlattı ve oyunu rölantiye alıp direksiyonu Beşiktaş'a teslim etti.  İlk yarıda zamanlama hataları yapılmasa 2. ve 3. gollerin gelmesi de içten değildi. Garip bir şekilde oyun Beşiktaş'ın kontrolündeyken de Galatasaray rakibine 2-3 tane kontradan pozisyon verdi. Bu durum da Beşiktaş'ın oyun anlayışını gösteriyordu ve dirençli olacağını da.İlk yarı da normal şekilde Galatasaray'ın 1-0 'lık üstünlüğü ile bitti. Bu yarıda göze en çok batan isim şüphesiz ki sağ kanadı otoban gibi kullanan Eboue oldu. Beşiktaş adına da Queresma'nın maçı istediği belliydi. Hatta o kadar çok belli etti ki pas vermesi gereken yerlerden şut denedi ve takımını pozisyonlardan etti. Bu durum 2. yarıda da devam etti.

İkinci yarının başında Beşiktaş'ın golü bulması ve Galatasaray'ın buna hemen cevap vermesi sonucu Beşiktaş'ın oyundan düşmesini bekliyordum. Belli bir dakikaya kadar düştü. 3. golün gelmemesi bu dakikalarda Beşiktaş'ı kendine getirdi. Ve Q7 maçın başından beri yapmadığı ortayı Semih iyi değerlendirdi. Bu golden sonra da maç her iki tarafa da gitti geldi. Fatih Terim maçı çok istiyordu ve golün ardından 2 tane orta sahayı çıkartıp Baros'u ve Aydın'ı sahaya sürdü. Galatasaray Selçuk İnan ile kontrolü tekrar ele almıştı fakat Beşiktaş da kontralarla etkili oluyordu.
Almeida'nın kaçırdığı gol de maçın kırılma anı oldu. Dönen topun gol olması zaten kanser olmaya yatkın! Beşiktaşlılar için iyice acı verici, Galatasaraylılar için ise Hasan Kabze'yi hatırlama anı oldu.


Galatasaray'ın kazanma hırsı, gol sonrası sevinç "nasıl takım olunur?"un bir göstergesiydi. Herkesin bahsettiği tribünlerin takımla bütünleşmesi sonucu oluşan sinerji hem basketbolda hem futbolda oldukça etkili oluyor. Eminim ki basketboldaki başarılar futbolu, futboldaki başarılar da basketbolu tetikliyor.

Ayrıca koreogafiden bahsetmemek olmaz. Doğrusunu söylemek gerekirse oldukça merak uyandırılan şovu ilk gördüğümde biraz hayal kırıklığına uğradım. Ta ki İmparator ve askerleri sahneye çıkana kadar.

 Yapanların ellerini sağlık.




26 Şubat 2012 Pazar

Denizlispor 1 -0 Bucaspor


Denizli'de yaşamama ve 5-10 yıl arası kombineli olarak maçlara gitmeme rağmen bir futbolsever olarak bu sezon ilk kez maça gidebildim. Bunda her iki takımdaki genç futbolcuları merak etmem de etkili oldu.

Havanın güzel, biletlerin oldukça ucuz olması tribünlerin 3'te 2 sini doldurtmuştu. Biletler o kadar ucuzdu ki kapalı tribündeki sosyete tribünü gitmiş, yerine günübirlikçi piknikçiler gelmişti.

Maç klasik Bank Asya maçı havasında geçti. Her iki takım da açık oynayınca pozisyon sıklığı oldukça fazlaydı. Tabi Bucaspor daha açık oynayınca ve hücumda fazla çoğalamayınca daha etkili gözüken Denizlispor'du. Golcü diye alınan Gohou kaçırdığı golleri atsa maçın 5-6 olması içten değildi. Hatırlıyorum da Gohou ilk geldiğinde yerel bir gazete "golcü diye aldığımız adama bak" diye manşet atarak, istatistiklerini vermişti. Yanlış hatırlamıyorsam da adamın 3-4 sezonda attığı gol sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Halbuki bu tür takımlar Afrika'dan böylelerini getireceğine altyapıdaki oyunculara şans verseler, ülke futboluna daha çok katkı verebilirler. Seyircinin de altyapıdan gelen memleketinin oyuncusuna ayrı bir sempatisi oluyor zaten. Bucaspor'u o tür takımlardan ayrı tutabiliriz. Onlar gençlerle oynamayı tercih ediyorlar Bank Asya'da. Ve o gençleri de birkaç sene içinde Süper Lig'de görebiliriz. Ben en çok Civar'ı merak ediyordum. O da bugünkü maçta oynamadı. 48 numaralı bonus kafa Salih Uçar tekniği ve bilek hareketleriyle Buca hücumlarına yön veren isimdi. Emre Güral da fena oyuncu değil. Ama onda tipik Türk genç futbolcu havası var. Vücudu sahada ama beyni sanki başka bir yerde. Denizlispor'da da Denizli'nin çocuğu Erhan sağ açıkta göz doldurdu. Oyundan çıkarken de hak ettiği alkışı aldı. Fiziğini biraz geliştirebilirse o da iyi yerlere gelebilir.

Haftaya çok önemli bir maç var Denizlispor açısından. Denizli maçı aldığı takdirde kendini bir anda küme düşme potasında playoff potasına girebilir. Denizli'nin her sezon bahar döneminde coştuğunu düşünürsek; neden olmasın...

23 Şubat 2012 Perşembe

Galatasaray MP 64 - 56 Anadolu Efes

Bu takımın artık filmi çekilmeli. Euroleague'e ön elemeyle katılan bir takımın destanı kesinlikle başarı öyküleri arasında yer almalı. Yıllardır unutulan basketbol kültürünün geri gelmesinin yanı sıra, bunu hem takım, hem tribün, hem salon, hem de yönetim bazında benimsemek benim gözümde çok daha büyük bir başarıdır. Şu anda tüm camiada öyle bir basketbol havası oluştu, herkes her maçın kazanılacağına öyle bir inandı ki tarif edilebilir cinsten değil.

Takım ve taraftar o kadar iç içe o kadar kenetlenmiş ki, Mahmuti taraftara teşekkür etmeyi bile gerekli görmüyor. Aslında herkes kendi görevini yapıyor. Takım topunu oynayıp, taraftar tribününü yapıyor. Ama bu teşekkür mevzusunda o kadar ince bir çizgi var ki, kimse çıkıp da "nasıl taraftara teşekkür edilmez demiyor". Üstüne üstlük bir sonraki maç taraftar bunu koreografi sloganı olarak kullanıp "evet biz bir aileyiz" diyor.


İçeride kazanılan Olympiakos, CSKA ve Efes maçlarından sonra artık "son maça" geldik. Sezon başından beri hep "son topa kadar" mottosunu kullandık. T-shirtleri bile çıktı. Ama bu sefer son maça geldik. Nasıl kaybettiğimizi bir türlü anlayamadığım Efes deplasmanını telafi maçına geldik. Avrupa'nın en zor deplasmanlarından birinde, galibiyetten başka seçeneğimiz yok. Zaten sadece içerideki maçları kazanarak büyük takım olmanın gereğini yerine getiremeyiz, bunlardan biri CSKA olsa bile. Yenilmez Armada'nın ölüm kalım maçı 1 Mart'ta Yunanistan'da. Yenilirsek dünyanın sonu değil ama bu rüya burada bitmemeli.

20 Şubat 2012 Pazartesi

O An #30

Necati Ateş gol atmak için geri döndü! Eboue de Afrika kupasından geri döndü. Peki daha tanışalı 2 gün olmuşken bu samimiyet nerden geliyor böyle?

9 Şubat 2012 Perşembe

O An # 29


Muhteşem zaferin öncesinde, CSKA oyuncuları maç öncesi spoiler i alırken...

20 Ocak 2012 Cuma

ultrAslan 11 Yaşında


AC Milan için Fossa Dei Leoni neyse, Pana için Gate 13 neyse Gala için de ultrAslan odur. Bazı taraftar grupları gibi yan çizmeyen ve her zaman dik bir duruş sergileyen ultrAslan bugün 11. senesini doldurdu. Biz de buradan iyi ki doğdun ultrAslan diyoruz. Umarız bugüne kadar çok fazla sadık kalamadıkları  ULTRAS manifestosuna bundan sonra daha çok sahiplenirler...

15 Ocak 2012 Pazar

Ronaldinho Takımın Dengesini Bozar (!)

Dün maç sonunda Fatih Terim'in yaptığı Ronaldinho açıklamalarından sonra spor kamuoyunda yeni bir tartışma başladı. Ronaldinho takıma faydalı olur mu? Yaşlı mı? Parayı alır yatar mı? Bi Alex değil mi? bu gibi daha neler neler. En trendi ise "Ronaldinho takımdaki dengeleri bozar". Daha 5 ay öncesine kadar ortada henüz takım bile yokken, bu gözler senelerce bu forma altında Mustafa Sarp ve Barış Özbek'i izlemişken bu takımı ve bizim ruh halimizi anca Ronaldinho dengeler! Arka arkaya gelen galibiyetlerden sonra o kadar şımardık ki Ronaldinho'yu beğenmez olduk. Vay halimize.


Ne dersiniz hoş olmaz mı? :)

Galatasaray 5 - 1 KDÇ Karabükspor | Şampiyonluk Şarkısı Dillere Pelesenk

Maç öncesi; seri galibiyetlerin ve her maç 4er 5er rakiplerin geçilmesinin yaratacağı fazla özgüvenden korkuyordum. Zira bu saatten sonra bizim tek rakibimiz kendimiz olur. Her maç bir kaza beklerken içimin yağları eriyor. Bu maça başlarken de aynı tedirginliği yaşadım. Bunda hem diğer etkenler hem de soğuk hava ve Bülent Korkmaz'ın neo-catenaccio sistemli Karabük'ü etkiliydi. Nitekim maçın başında korktuğum da başıma geldi. Selçuk'un daha ilk dakika dolmadan verdiği hatalı pas kalemizde %100lük tehlike oluşturdu ama neyse ki Muslera bu tehlikeyi uzaklaştırdı. Sezon başından beri her pozisyon sonrasında 'ah şimdi Ufuk veya Aykut olsaydı yemiştik' diyorum. Evet hakikaten onlar olsa puanımız burlarda olmazdı çok net. Karabük'ün kaçırdığı pozisyonun hemen sonrasında top döndü geldi, altı pasın içinde Baros'un önüne düştü ve o da sadece dokununca maçın daha 2.dakikasında 1-0 öne geçtik.

Golden sonra top çevirme oyununun ayarlarını biraz karıştırdık ve oyun içinde afalladık. Forvetsiz Karabük tarafından 30.dakikaya kadar sahamıza hapsedildik desem yanlış olmaz sanırım. Bu dakikalarda klasik gol yeme sendromumuz gerçekleşmedi neyse ki. Hele 25.dakikada Shelton ve Cernat'ın kaçırdığı bir pozisyon var ki evlere şenlik. O baskı dakikalarını atlattıktan sonra imdadımıza bir kornerde Elmander yetişti. İlk yarı bu skorla 2-0 bitti.


İkinci yarının hemen başında Karabük'ün 10 kişi kalması ve 48de penaltıdan Melo'nun attığı gol maçı kopardı, götürdü. İşin kötüsü skor 3-0dayken rehavet içinde Mustafa Sarp'tan bir gol daha yedik. Açıkçası o dakikada bütün morallerim bozuldu. Ama bu golden üç dakika sonrasında Baros'un asistinde Elmander'in golü biraz acımı dindirdi. 4-1den sonra oyun rölantiye alındı. Sabri, Sercan ve Engin sonradan oyuna girdi. 87de müthiş paslarla ve en sonunda Baros'un asistinde Engin ceza sahası çizgisinde topla buluştu. Köşeye vurdu ve 5.golü attı. Baros 1 gol ve asist yazdırdı hanesine dediğim anda ise kasığında bir çekme oluştu ve 2 hafta takımdan ayrı kalacak. Bu uzun yolda böyle şeyler olabiliyor. Hele bizim takımda sık sık oluyor.

Bugün maçtan daha önemli şey tribünlerdi. Elektriksiz bir İstanbul'da metrolar çalışmazken ve bir yandan kar yağarken aklı başında bir insan Arena'ya ulaşma zahmetinde bulunmazdı. Ama 23 bin "deli!" stadı adeta yıktı; dillerden düşmeyen o şampiyonluk şarkılarını söyleyerek..
Related Posts with Thumbnails