30 Mart 2012 Cuma

Kaybedilecek Sadece 5 Yıl Mı?


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2 Temmuz'dan beri şike sürecini hiçe sayarak ve İngiltere'deki modeli öne sürerek bir açıklama yaptı " 5 yıl Avrupa'ya gitmesek ne olur!" Ben bu açıklamayı bilinçsizce, düşünülmeden yapılan bir açıklama olarak görüyorum. 

Sayın Başbakan'ın sanırım bilmediği birkaç konu var. İlki; İngiltere kulüplerinin 5 yıl hatta Liverpool'un 6 yıl Avrupa'ya gitmemesinin sebebi şike kaynaklı değil, holiganizmi engelleme amaçlıydı ki akabinde çıkardıkları kanunlarla bunun önüne geçebildiler. İngilizler'de holiganizm devam etse de bunu artık saha içinde yapamıyorlar.

Bizim ise ceza alma sebebimiz şike kaynaklı olacak. Peki biz bunun önüne geçebilecek miyiz? Hiç sanmıyorum. Çünkü şike kanunu  değiştirdik. Değişen kanuna göre bir spor karşılaşmasının sonucunu etkilemek için bir başkasına kazanç veya başka menfaat sağlayan kişiye verilen hapis cezası indiriliyor. Bu kişilere verilen hapis cezasında 12 yıla kadar olan üst sınır 3 yıl, 5 yıl olan alt sınır da 1 yıl olarak uygulanacak. Yani biz şike cezasını arttırmıyoruz, aksine azaltıyoruz. 

Bir de Başbakan ne dedi: " 8 takımın düşmesi Türk futbolunu bitirir." Bence bunda yanılıyor. Eğer düşecek takımlardan büyük takımlar varsa, onlar zaten 2-3 sene içinde toparlarlar. Ama 5 sene Avrupa'ya gidememek demek, bu ülke futboluna en az 10 seneye mal olur. Zaten çok fazla marka değeri olmayan ligi iyice düşürür. Sebep ise, zaten Avrupa Kupaları' nda ülke puanımız çok iyi değil. Şampiyonlar Ligi'ne direk takım çıkarma hakkımız 1 sene var, 1 sene yok neredeyse. ha keza Avrupa Ligi de öyle. Bir anda ligimiz ülke puanı bakımından Portekiz, Rusya, Hollanda ligi seviyesinden Moldova, Romanya, San Marino seviyelerine gerileyecek. Bunu toparlama zamanı da  kulüplerin Avrupa'daki başarılarına bakarsak en az 10 yıla patlayacak.

Kısacası gittiğimiz yol yol değil...

25 Mart 2012 Pazar

Galatarasay 1 - 1 Trabzonspor | 32. Hafta - Kötünün İyisi



Fenerbahçe maçından sonra bu maç bir nevi playoff ları da garantileme maçıydı Galatasaray için.  Trabzonspor için de aradaki puan farkını azaltmak için önemli bir fırsattı. 


Trabzonspor selçuk melo ikilisini kilitleyerek maçı başladı. neredeyse Galatasaray'ın sene başından beri en iyi yaptığı şey olan pas dağıtmayı engelleyerek orta sahanın tek hakimi oldu. Ortada hiç pozisyon yokken de golü bulmaları Trabzonspor için büyük şanstı. Cüney Çakır sayesinde Galatasaraylı futbolcuların gerginleşmeye başlaması Trabzonspor'un ekmeğine yağ bal sürdü resmen. Kontra şanslarını iyi değerlendiremediler.

2. yarıda ilk yarının tam aksi bir görüntü vardı. Galatasaray rakip sahaya tam anlamıyla yerleşti. Yeterli gol pozisyonunun olmamasının sebebi son pasların iyi olmamasıydı. Baros, Necati ve Eboue resmen space jam den çıkmış gibiydiler.O paslardan birisi isabetli olsa golün olmaması içten değildi. Fatih Terim oyuna müdahalelerle golü ararken Şenol Güneş olacaklara razı gibiydi. Ve sonunda gol de bir şekilde geldi. Golden sonra her iki takım da gol pozisyonları buldu ama sonuç alınamadı. Hele bir pozisyon vardı ki 90+4 'te orada Mehmet Batdal'ın yerine kız kardeşim olsa golü bulmuştu. 





Galatasaray için saçma sapan play off sisteminde aradaki puan farkını tek maça indirmemek önemliydi. Trabzonspor'un ise  ikinci Fenerbahçe ile arasındaki maçı tek maça indirmek için kazanması gerekiyordu; olmadı. Yani bu maçta daha çok yara alan Trabzonspor oldu.



Neden saçma sapan play off sistemi dedim onu da açıklayayım. Atıyorum Galatasaray ligi 77 Fenerbahçe ise 70 puanda bitiriyor. Aradaki puan farkı 7. Playoffa Galatasaray 39 Fenerbahçe 35 puanla başlayacak. Diyelim ki şu anda ihtimal olmasa da Galatasaray ligi 76, Fenerbahçe ise 69 puanda bitirdi. Aradaki puan farkı yine 7. Bu sefer Galatasaray play off a 38, Fenerbahçe ise yine 35 puanla başlıyor. yani ligi tek puanla bitirmek takımlara resmen +1 puan getiriyor. Bir sistem getiriyorsunuz bari iyice düşünün. Neyse bu sistemi ayrı bir şekilde daha uzun bir şekilde değerlendirelim.


Galatasaray bu sene derbilerde resmen playoffun provası yaptı. İnönü'deki Beşiktas maçında maçı idare etti. Golsüz berabere kaldı. İlk Fenerbahçe maçında baskılı başladı, farka gitti. Trabzon maçında erken gol buldu. Oyunu domine etti. ASY deki Beşiktaş maçında istediği zaman golü bulabildi. Ve yakın tarihteki son 2 maç. Tabi önceki maçlar oynanacak maçların garantisi değil ama Galatasaray kararlı bir şekilde playoff lara gireceğini herkese gösterdi.

24 Mart 2012 Cumartesi

O An #31

Euro 2000 finalinde, Trezeguet'nin golünden sonra Zidane, Del Piero'yu teselli ederken. O zaman takım arkadaşları olmaları "O An"a ayrı bir hava katsa da, ikisi de 6 sene sonra rollerin değişeceğinin farkında değil. Üstelik bu kez Avrupa Kupası değil, Dünya Kupası finalinde.

19 Mart 2012 Pazartesi

Fenerbahçe 2-2 Galatasaray | Bu Sene ?

Galatasaray, son yılların en rahat Fener deplasmanına gitti. Bu sefer kazanma zorunluluğu yoktu ve daha playoff olsa da en büyük rakibinin 9 puan önündeydi. Ama maç gecesi yaşanan olaylar, takımın Florya'dan uğurlanışı maçın anlam öneminin düşmesini engelledi. Durum karşı cephe için tam tersiydi. Kabus gibi geçen bir sezon için tutunacakları tek maç buydu ve kazanmak istiyorlardı.

Maç yine her zaman olduğu gibi başladı. Koca sezonda maksimum birer defa olabilecek goller, bizim maçın sadece ilk 15 dakikasında geldi. O goller için yorum yapmaya hiç gerek yok. Ama bizi oyun anlamında kendimize getirdiğini söyleyebiliriz. Topun kontrolünü ele aldığımızda biraz daha rahatladık ve rakip kaleye daha rahat gidebildik. Maç başında alan daraltan rakibe alan vermedik ve ortada kalan topları biz kazanmaya başladık. Güzel oyun ilk meyvesini dakika 36'da Elmander ile verdi. Dakikalar geçtikçe baskı artıyordu ama ya son vuruş beceriksizliğinden ya da tercih hatalarından bir türlü skoru bulamıyorduk. Sadece maçın başındaki Melo-Topuz kavgasında 2dk 10 saniye duran oyun ve 3 golün olduğu ilk yarıya hakem Bülent Yıldırım sadece 1 dakika uzatma verdi. Uzatmaların sonunda da 1 pozisyon şansımız daha varken PES'te bile görülmeyen bir şekilde ilk yarıyı bitirdi ve aman başım yanmasın dedi.

İkinci yarının başında, ilk yarıda kaldığımız yerden devam ederiz diye beklerken biraz daha kontrollü başladık. 55.dakikaya kadar oyun dengeliydi de diyebiliriz. Ama sonrasında yine bütün oyun hakimiyeti bizdeydi. A.Kocaman'ın Stoch'u çıkarması da iyice ekmeğimize bal deresi sürdü. Fener yarısahasında istediğimiz gibi top çevirebilsek de bir türlü skoru bulamamamız ekran başındakileri çok gerse de takım hala sabırla pas yapıyordu. Aydın Yılmaz ve Baros da oyuna dahil olmuştu. Aykut bir de Alex'i çıkarınca fenerin hiç bir tehlikesi kalmamıştı. Bu sezon oynanan iki derbide de Aykut; rezalet kadro tercihleri ve oyuncu değişiklikleriyle bize çok yardımcı oldu. Kendisinin tam bir fiyasko olduğunu 2 Galatasaray maçında kanıtladı. Gol de Alex çıktıktan 5 dakika sonra Hakan Balta'nın ayağından geldi. Kalan 10 dakikalık sürede itirazlardan, düdüklerden pek top oynanmasa da yine hatrı sayılır pozisyonlara girdik. Yine tercih hatalarımızdan ve biraz da şanssızlıktan dolayı bunları gole çeviremedik. Hele bir son saniye pozisyonumuz var ki; senelerce akıllardan çıkmaz. Oraya hiç girmeyeceğim zira hala elim ayağım titriyo sinirden.


Şimdi maç hakkındaki detaylara gelelim;

- Galatasaray'da artık bir Aydın Yılmaz gerçeği var bunu herkes kabul etsin, öyle ya da böyle. Hele o son pozisyonda direkten dönen topu tamamlayabilseydi, şu anda bu yazıları üzerimdeki #7 Aydın Yılmaz formasıyla yazıyo olurdum.

- Maçta Yobo'nun dirseğinde Elmander'in kaşı açıldı, 4 dikiş atıldı. Tabi ki düdük, faul, kart vs. yok.

- Maçtan önce Florya'daki takım uğurlaması efsaneler arasına girer. Fatih Terim gözlerinin yaşardığını söyledi.

- Maçtan 5 gün önce Murat Özaydınlı twitterına, "Bayram'a 5gün kaldı :))" yazdı. Aynı adam maçtan sonra "öyle veya böyle oynadık ancak eğer bir takım 12 senedir bir rakibini yenemiyorsa ve beraberliği çılgınlar gibi kutluyorsa ne diyeyim ben buna" yazdı.

- Selçuk Şahin maçtan önceki gece twitterına "yatıyoruz, kalkıyoruz yarın bayramı kutluyoruz :)" yazdı.


- Engin Baytar çok koştu çok çalıştı ama maçın ağırlığından ötürü olsa gerek tercih hataları yaptı, beni üzdü.

- Milan Baros'un ayakkabısı bir numara küçük olsa ya da başka bişeyler olsa o pozisyon gol olabilirdi. Bazı şeyler olmayınca olmuyor.

- Playoff öncesi 9 puan fark iyidir. Daha da açılsın isterim ama.

- Selçuk İnan için söyleyecek söz bulamıyorum.

- Fatih Terim'in başında olduğu Galatasaray her maça kazanmak için çıkar, başka ihtimal düşünmez ve Cimbom Başı Dik Yürür!



Yunan Derbisi

Henüz bizim derbiyi yazamadık ama sıcağı sıcağına yunan derbisinin fotoğraflarını verelim. Bu arada maç doğal olarak tamamlanmamış...









fotoğraflar tribündergi'den...

17 Mart 2012 Cumartesi

Baskın Basanındır...


Eskiden anlatılırdı;
Stadyum önlerinde sabahlamalar, kapalıyı kapma mücadelesi ve gece boyunca yaşanınca çatışmalar...

Şimdi ise olay pankart asmaya döndü. Neredeyse bu olay her derbi maçından önce gerçekleşiyor. Hatırlarsanız geçen sene de Fenerbahçe taraftarları Seyrantepe'nin oralarda bir yerlere pankart asıp günlerce eğlenmişlerdi. 

Aynı şeyi dün de "Florya'yı bastık" diyerek bir fotoğrafla yapma peşindeydiler ama fotoğrafın devamı gelmedi ve o fotoğrafın da rastgele bir fotoğraf olduğu anlaşıldı. Bu olayın akabinde de Galatasaray taraftarları misilleme örneği sundular bize. Fotoğraflar, videolar arka arkaya düşmeye başladı sanal aleme.

Geçmişte yaşanan onca çatışmanın yerine bu tür olayların olması bence sempatiyle yaklaşabilecek bir durum...Sonuçta sporun doğasında var rakibi kızdırmak.


10 Mart 2012 Cumartesi

Galatasaray 2-0 Gençlerbirliği | 30. Hafta - Sen Şampiyon Olacaksın


Bana göre sezonun en önemli maçlarından biri oynandı bugün Galatasaray adına. Çünkü yaşanacak bir puan kaybı rüzgarı bir anda tersine çevirebilir ve güzel giden bir sezonu mahvedebilirdi. Ama takımdaki hırs, istek, arzu daha ilk dakikadan kendi belli etti.

Maça iki taraf adında dengeli başladı. Gençlerbirliği geçen haftanın aksine 11 oyuncusunu topun arkasında bırakmaya çalıştı. Galatasaray sabırlı bir şekilde pas yapıp pozisyon yaratmaya çalıştı. Fakat kanat oyuncularının verimli olamaması pozisyon bulmayı oldukça zorlaştırdı. Ancak baskının arttığı dakikalarda pozisyonlar oluştu. Bunlardan da sonuç alınamadı. Gençlerbirliği ise kaleye gitmekten aciz bir şekilde şuursuzca savunma yapmaya devam etti. 

Devre arasından sonra Melo'nun müthiş tipi stresli geçen maçı Galatasaray için rahatlattı ve coşkulu oyunu başlattı. Önce 16 hafta sonra kesik yiyen ve 2.devre başında oyuna dahil olan Emre'nin şutu üst direkte patladı, daha sonra ilk yarıda frikikten müthiş şut çıkaran Selçuk, ikinci denemesinde örümcek ağlarını aldı.  Bu gol bana Sergen Yalçın'ın Beşiktaş formasıyla Denizlispor'a attığı golü hatırlattı. O gol de bunun gibi muhteşemdi. 2-0'dan sonra da pozisyon anlamında olmasa bile şov devam etti. Eboue'nin sağ açık gibi oynaması, Melo'nun bindirmeleri, Elmander'in presi,orta sahada yapılan tek toplar ve "Sen Şampiyon Olacaksın" tezahuratı...Herhalde tek eksiklik Necati'nin henüz Arena'da golle buluşamamış olmasıydı. Gelecek hafta oynanacak olan Fenerbahçe maçı öncesi aradaki 9 puanlık farkı korumak önemliydi.


3 sezonluk enkazın ardından Fatih Terim'in takıma gelişi açıkçası bende soru işaretleri yaratmıştı. Hatta o soru işaretleri, Rijkaard döneminde ismi anılmaya başlayınca başlamıştı. Bunun sebebi, Fatih Terim'in 2. döneminde   yaptığı saçma sapan transferler, oyun içinde yaptığı müdahalelerdi. Ama bu sezon gösterdi ki Fatih Terim inanılmaz derecede olgunlaşmış. Bu sezon da bana göre bir kaç tane transfer hatası  yaptı. Gerek yaptığı açıklamalar, gerekse oyuna etkisi bunun en büyük göstergesi. Şimdi önünde Fenerbahçe maçı var. Bakalım bu olgunlaşma Kadıköy'de de kendini gösterecek mi...?

Ha bu arada;

Sivasspor
Gençlerbirliği
Fenerbahçe
Trabzonspor
Orduspor
Manisaspor
Playoff
Sivasspor




6 Mart 2012 Salı

Sivasspor 0 - 4 Galatasaray 4 | 29. Hafta - Şen Ola CimBom!


Geçtiğimiz haftadan sonra çok zorlu bir dönemece girmişti Galatasaray. Önce Sivas, sonra Gençlerbirliği, daha sonra kadıköy, sonra Trabzon ve Ordu...Bu zorlu seriye galibiyetle başlamak önemliydi. Sivas'ta hava ve saha şartlarının da zorlu olacağı belliydi taa haftalar öncesinden. Üstelik bu maç öncesi en yakın rakibi ligin dişli takımlarından Gençlerbirliği'ne 6 tane sallamıştı. İşte bu derece zorlu bir maç bekliyordu Galatasaray'ı.

Maç klasik kadrolarla başladı. Her iki takımda da sadece cezalı oyuncuların yerlerinde başka isimler vardı. Sivas oldukça etkiliydi maçın başlarında. Sağlı sollu saldırdı Galatasaray'ın kalesine. Soldan Kamil Grosicki, ortadan Erman, sağdan da Mehmet Nas sürekli olarak Enaramo'yu beslemeye çalışıyorlardı. Ama orta sahayı da bu sezonun çoğunda yaptıkları gibi bomboş bırakıp kontralara izin veriyorlardı. Baskının Galatasaray adına atlatıldığı ilk dakikalarda Necati'nin Tsubasa vari vuruşu Galatasaray'ı öne geçirdi. Bu gol direk 2008 yılındaki Ayhan'ın müthiş füzesini hatırlattı. O gol de en az Hasan Kabze'nin 2006'da Beşiktaş'a attığı gol kadar şampiyonluk yolunda çok önemliydi. Bence bu da o en önemli goller listesine girebilir. Neyse...Golden sonra Galatasaray oyunu biraz kontrolüne aldı ama Sivas arada yoklamaya devam ediyordu. 


2. yarının başlarında Sivas yine etkili olmaya başlamıştı ki duran toptan Tomas'ın golü geldi ve takımını rahatlattı diye düşünülürken Sivas 2 net pozisyon kaçırdı. Daha doğrusu o pozisyonları sene başında oldukça çok eleştirilen "Küçük El" Muslera kurtardı. Bazıları tarafından hala kendisine çok yüklü bonservis miktarı ödendiği yazılıp çizilse de bence onu çoktan haketmiş. Maçın geri kalanı ise malum. Dağılan bir Sivasspor, kontraları gole çeviren ve rakiplerinin hevesini kursağında bırakan Galatasaray.

Maçtan birkaç not verecek olursak;
 - Necati 2005 yılına geri dönmüş.
-Tomas Ujfaluji 2006 yılından sonra ilk defa bir lig maçında golle tanıştı.
-Emre Çolak'taki form düşüklüğü devam ediyor.
-Riera fena değil. Emre'den formayı kapabilir.
- Elmander! Selçuk! Birşey demeye gerek yok.
- Grosicki, Enaramo uyumu yine iyiydi ama Tomas resmen Enaramo'yu dövdü.

Zorlu virajın ilk dönemeci geçildi. Şimdi sırada geçen hafta 6 yiyen Gençlerbirliği var.
- - -
Sivasspor
Gençlerbirliği
Fenerbahçe
Trabzonspor
Orduspor 
Manisaspor
Playoff
...


3 Mart 2012 Cumartesi

Olympiakos 88-81 Galatasaray | Teşekkürler Yenilmez Armada!

Maçın üstünden onlarca saat geçmiş olmasına rağmen, bu maç hakkında bir kaç kelam etmeden olmaz. Efes maçından sonra, hatta CSKA maçından sonra beklemeye başladık bu maçı. Sezon başından beri her maç ama her maç o kadar çok oyunumuzun üstüne koyduk ki, bu maçtan da bir galibiyet beklememek imkansızdı. Hele ki bu takımın adı Galatasaray olunca ve bu takımın imkansız kelimesini unuttuğunu bilince beklenti doğal olarak çok yüksek oluyor. Haftalarca; sanki Leeds deplasmanını ya da 3-2lik Real Madrid maçının rövanşını bekler gibi bekledim bu maçı. Top8'e kalacağımıza o kadar çok inanmıştım ki, mağlubiyetin etkisini anca üstümden atabildim.

Böyle bir hayal kırıklığını, hevesin kursakta kaldığını en son 98-99 sezonunda Athletic Bilbao maçında yaşamıştım. O maçın son dakikalarında 'yanılmıyorsam' Burak Akdiş'in kaçırdığı pozisyon, senelerdir aklıma gelir gelir hüzünlenirim. Ayrıca yine o maçta golü F.Akyel'in yaptığı bir hatadan dolayı yemiştik. Çocuk yaşta F.Akyel ve Burak'ı, o hatalarını telafi etmeden affetmeyeceğime yemin ettiğimi hatırlıyorum. F.Akyel, 3-2'lik Real Madrid maçı ve Süper Kupa finalinde hatasını affettirmişti o zamanlar. Sonrası önemli değil, Burak ise umrumda olmaz. Bir daha o günlere geri dönemedik ama o gün kazandıklarımız, kaybettiklerimizden daha fazlaymış. O gün istersek başarabileceğimizi ve o güce sahip olduğumuzu gördük. Bir sezon sonrasında UEFA ve Süper kupayı almıştık zira.

Bu maçı, Olympiakos maçına benzetmemin sebebi ise seneye Euroleague'i alacağımızdan değil. Yıllarca uzaktan izlediğimiz, bu sene ise anca ön eleme ile A lisans almadan katılabildiğimiz Euroleague'e damga vurabilmemizdir. Galatasaraylı olunca hep daha fazlasını isteriz ya biz. Aslında sezon başında mucize olarak görebileceğimiz yere burun kıvırır oldum ben. Buraya kadar gelmişken burada kaybetmek çok koydu.

98 yılını anarken hep "ah Burak onu kaçırmıcaktın" derken, 2012 için ise "ah Gordon sakatlanmasaydı" diyeceğim. Hep aklımda, o maçı Gordon ile tamamlasaydık, Lakovic yalnız kalmasaydı, Spanoulis o kadar gününde olmasaydı, şans biraz yanımızda olsaydı kuruntuları kalacak.

Seneye Top8'e girene kadar bu burukluk kalacak bende. Çünkü bu oyuncular ve koç daha iyisini hak ediyor ve daha iyi yerlere gelme potansiyelleri var. Hepsine tek tek çok teşekkürler. 107 yıllık Galatasaray kulübüne ve taraftarına; Basketbol şubesini hatırlattıkları için, Avrupa'da Galatasaray'ın basketbol takımının da olduğunu da gösterdikleri için, Abdi İpekçi'yi bir Pana, Partizan ve Maccabi deplasmanlarından daha öne koydukları için, salonlarda ender rastlanan şovların yapılmasına imkan sağladıkları için çok çok teşekkürler. Her Galatasaraylının ve Galatasaraylı olmayanların akıllarına bu isimin ve bu takımın mücadeleyi son topa kadar bırakmayacağını zihinlere kazıdınız. Bu sezon ve bu kadro hiç unutulmayacak.

Related Posts with Thumbnails