28 Ekim 2010 Perşembe

Kadıköy Deplase vol.3 # Dejavu!

Kaç gündür tribün analizi yazacağım ama bir türlü ne yazacağımı bulamamakla mütevellit yazıp, orada yaşadıklarımın değer kaybetmesinden korkuyordum.

Takımın anormal kötü gitmesi, Rijkaard'ın gönderilmesi ve derbiden 2 gün önce Hagi'nin gelmesi derbi atmosferini epey düşürdü. Bundan önceki senelerde medyanın hafta başından itibaren başlattığı "dünyanın en büyük derbisi" pompalamaları bu kez gündem yoğunluğu dolayısıyla tutmadı.

Bu maçın gerginliği ve sıcaklığı biraz daha düşük olsa da medya yine Fener galibiyetinden emindi. Bahis siteleri oranları komik rakamlara düşürmüş, Galatasaray'lılar bile Fener galibiyetine bahis oynamış! Neymiş bahis oynarken duygusal olunmazmış, biraz da kendi cebini düşünmesi gerekiyomuş falan filan. Bunların yanında Fenerbahçeliler bu sefer rahat 10 atarız geçen sefer 6 attıysak gibi seviyesiz ve aşağılayıcı üsluplarını yüzümüze vuruyorlardı. Son 10 senedir kadıköyde puan dahi alınamaması bunun en büyük etkeniydi. Maça özel hazırlananan kareografiler, pankartlar, ertesi gün satılması planlanan "dejavu" tshirtleri de cabasıydı.

Tüm bu kötü şartlara rağmen deplasman tribünü biletleri yine çıkar çıkmaz bitmiş, maç günü beklenmeye başlanmıştı. Herkes Hagi'nin çıkaracağı takımı ve Baros'un sakatlığını düşünürken gerilim artmadı. Galatasaray taraftarı "Cimbom Old Boys" önderliğinde söylemlerde bulunurken işin tribün kısmından bahsediyordu. Maç için kimse birşey söyleyemiyordu. Fener tarafı ise yine her zaman olduğu gibi kendinden emin, gerilimi arttırmak istediler ama cevap alacak bir taraf bulamadılar. Galatasaraylılar suskun ve düşünceliydi çünkü.

Maç günü orjin yine ana baba günüydü. Ama bu sefer öğle saatlerinde alkol yüzlerce promile ulaşmamıştı. Tüm derbilerin aksine bu kez bir sessizlik vardı. Sokağın bir başından bir başına yapılan tezahüratlar yerine küçük grupların kendi aralarında yaptığı makaralar vardı. Herkes bağırıp çağırmak istiyor, Kadıköy moduna girmek istiyordu ama sanki o gün sokağın üstünde bir örtü vardı ve kimse havaya giremiyordu. Ara ara başlayan tezahürat gürültüsü de ortamdaki tedirginliği bastırmak içindi sanki.

Tribünü kendine getiren, köprüden geçerken esen rüzgardır. Bunun başka bir açıklaması yok. Karşı yakaya varıp taksilerden indiğimizde orjindeki 2250 kişi sanki evrim geçirmişti. Bu sefer tezahüratlar daha bir gür çıkıyordu yoğun güvenlik önlemleri arasında. Fırtına öncesi sessizlikmiş meğer orjindeki..

İçeri girdiğimizde henüz rakip taraftar stadda yoktu. Onlar içeri doluştukça bizim de onlarla sözlü, taşlı, çakmaklı, sulu, ayranlı atışmalarımız da başladı. Üstümüze yağan torpillerin de haddi hesabı yoktu. Ama bunlardan kadıköyde bahsedilmez, medya yazmaz, onlar atmaz. Benim yazmama bile gerek yok. Bilenler bilir.

Maçın ilk düdüğünden son düdüğüne kadar sadece bağırıp zıpladığımı ve fenerin duran toplarında sırtımı sahaya döndüğümü hatırlıyorum sadece. Hayatımda gördüğüm en iyi deplasman tribünlerinden biriydi sanırım bu. Gelen mesajlar da bunu gösteriyor biraz. Maç hakkında hiç bir fikrim yok ama bu sefer tribünün yaptığı totemlerin yarısı tuttu sanırım. Eğer tutmasaydı bu kadar iyi oyuna ve tribüne rağmen kesin yenilirdik çünkü.

Maç sonunda mağlup olmadan beklemek de farklı bir zevkmiş. Bu gidişimde bunu gördüm. Uzun süre içerde tutup sadece bize fener marşları dinletseler de o gün artık hiç bir şeye sinirlenmezdik. Beşiktaş'a yapılan kontra da en az yarım saat söylenmezdi. Bu sefer mağlubiyetle dönmedik ama yüzümüzün de pek güldüğü söylenemez, sağlık olsun.

Kadıköy #4 için beklemeye geçtik artık..

24 Ekim 2010 Pazar

Sen Sahadaki Biz, Biz Tribündeki Sen...

Kadıköyde uzun zamandan beri ilk defa gol yemeyerek tribün kendini gösterme fırsatı buldu. Helal olsun, Sesinize Kurban...


ado gelince birşeyler karalar artık...

23 Ekim 2010 Cumartesi

Deplase Kadıköy vol.3

Bir Kadıköy deplasmanı daha için yarın 1500 km'lik yola çıkıyoruz. Deli diyorlar bize. Desinler varsınlar, "sevdadandır" deyip geçiyoruz!


Kadıköy Deplase vol.2 için tıklayın!

foto: uA-Uni.org

Hagi Resmen Başladı!

"Galatasaray adı geçen her yerde kazanmamız gerekiyor. Mücadele edeceğiz ve kazanmak için çıkacağız. Ama ben bir maç için gelmedim. Evet bu bir derbi maçı. Orada güzel şeyler yapmak ve bu maçtan 3 puan çıkarmak istiyoruz."

ah be Hagi..

21 Ekim 2010 Perşembe

2. El Comandante Dönemi

Hagi tekrar geldi takımın başına. Yardımcısı da Tugay kerimoğlu. Artık takımın maçlara başka bir hırsla çıkacağı kesin.

Biraz Moral Olsun

















20 Ekim 2010 Çarşamba

Kim Gelecek?

beklenen oldu, frank rijkaard  gönderildi. "başında teknik direktör olan bir kulüple görüşmem" diyen fatih terim de adnan polat'ın teklifini ailevi nedenlerden ötürü reddetmiş. bu dakikan sonra herhangi bir yerli antrenörün bu takımın başına geçeceğine inanmıyorum. umarın bu ikili zor kullanarak tugay kerimoğlu'nu bülent korkmaz'dan sonra  taraftarın önüne atmaz. yabancı piyasasında da hagi ismi ön plana çıkıyor basında. çok zor günler bekliyor galatasaray'ı.

 edit: hafta sonu oynanacak maça tugay kerimoğlu çıkaracakmış takımı.

19 Ekim 2010 Salı

Hakan Şükür ve Cemaati



Hakan Şükür ve Hagi  ismi ön plana çıkmaya sportif ve teknik direktörlük için. Hakan Şükür de bunu doğruladı. Açıkçası Hakan Şükür'ü severim, saygı duyarım. Ama onun sportif direktör olarak göreve gelmesi futbol takımı için yeni bir kaos ortamı demektir. Basının ekmeğine yağ bal sürmektir. 

Futbolculuk kariyerini hepimiz biliyoruz Kral'ın. O kariyerin yarısı da attığı gollerden çok, Fethullah Gülen cemaatiyle olan ilişkisi yazıldı çizildi. Şimdi de abilik yapması için düşünülüyor. Göreve gelmesi durumunda en ufak başarısızlıkta yeniden gündeme gelecektir bu konu. Yok Türkler yabancılara karşı cephe aldı, yok Hakan Şükür Ramazan ayında oruç tutmayı serbest bıraktı vs. Bu da basının işine geliyor.Ben "yapma Kral" diyorum. Sevenlerini üzme.

17 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray 2-4 Ankaragücü

zorlamanın hiç gereği yok rijkaard efendi. her maç aynı şeyleri yazmaktan sıkıldık artık. daha fazla nefret ettirmemek için kendinden, lütfen!

O An #24


Son yılların en iyi atarı, gideri, kapağı..neyse işte..Nuri iyi koydu!

6 Ekim 2010 Çarşamba

No Al Calcio Moderno

işçi takımını olan liverpool'un satışı gerçekleşmiş. yazık diyorum sadece yazık...
endüstriyel futbola karşı olan kalelerden biri daha yıkıldı. kop tribününü de loca yaparlar artık.


2 Ekim 2010 Cumartesi

Karabükspor 2-1 Galatasaray

  • Baros'suz çıkılan maçlardan bir mağlubiyet daha aldık. Geçen sene bu durumu açık açık yaşayıp, şampiyonluğu, UEFA'yı ve Türkiye Kupası'nı kaybetsek de koca Galatasaray'da hala 2 tane forvet var ve 2si de sakat!
  • Brezilya milli takımında oynayan bi topçumuz var; adam triplerde ve şu anda nerde olduğu belli değil.
  • Kim ne derse desin bu ülkenin en iyi stoperi kadro dışında. TD'e sorunca da şahsi bir problemim yok der.
  • Dünyaca ünlü, Şampiyonlar Ligi ve La Liga şampiyonu, Total Futbol ustası bir teknik direktörümüz var; milli maçlarda oyuncu sakatlanınca isyan eder, ona buna gider yapar. Bizim Servet'i de milli maçlar öncesi dinlensin diye kadroya almaz, kendisiyle çelişir.
  • Barış Özbek diye bişey var. Ona geldiğinden beri akıl sır erdiremedim, ne yaptığını anlayamadım. Bir insan bu kadar futbol katili, Galatasaray düşmanı olabilir.
  • Pino diye de bişey var. Sihirbaz diye aldık, palyaço çıktı. Fiyatı Keita'nın 10da 1i ama oyunu oranlanacak gibi değil.
İ.B.B maçından sonra bir takım 5 günde bu kadar nasıl değişir anlam veremedim. Rijkaard, oyuncularımın aklı başka yerdeydi derken ne demek istiyor biri bana anlatsın. Oyuncuların motivasyonunu, konsantrasyonunu sağlamak kimin görevi onu da Rijkaard'a anlatsın biri. Bir milli maç arası daha iyi gelir takıma. Misimovic, Arda, Kewell, Baros 4lüsü artık birlikte oynamalı ve Elano'nun durumu da netlik kazanmalı artık. 7 haftada toplanan 12 puan, açıklanabilir cinsten değil.
Related Posts with Thumbnails