Sahada oynanan oyunu birçok arkadaş yazmış. Ben de yaşadıklarımı yazayım...
Bir söz vardı hani: "Ankara deplasman sayılmaz." Ben bu hafta sonu tamamiyle Ankara'da deplasmanı yaşadım. Cuma günü biletler çıkmasından hemen sonra kısa bir sürede bitmişti. Bunda 900 kişilik yerin ayrılması etken olabilir diye düşünmüştüm. Haliyle cuma günü biletimizi alamadık.
Maç günü geldi çattı. ÜDS için Ankara'daydım. Bilet kovalamak için sınavdan erken çıkmak zorunda kaldım. Stada geldiğimde gayet güzel görüntüler vardı. A.Güçlülerle bizimkiler neredeyse kol kolaydı. Dostluk görüntüleri hakimdi yani. Bu sırada bilet aramaya çoktan başlamıştık. Ve İstanbul'dan gelenlerin ve A.Güçlülerin karaborsa yaptıklarını gördüm. Sattıkları biletler de sponsor biletleri. Yani üzerinde "parayla satılmaz" gibi bir ifade var. Bu şekilde biletimizi temin etmek zorunda kaldık. Üstelik A.Güçlülerin sattıkları bilet Maraton Tribüne ait biletti. Yani kendi taraflarına ait tribün. Birçok kişi de bunun böyle olduğunu bilmeden biletini çoktan o tribünden almıştı bile.
Maç saati yaklaşmıştı iyice ama stadın kapısı da bir türlü açılmak bilmiyordu. Çoğu arkadaşımızın da kapı numarası uyuşmuyordu. Ben şanslı olanlardandım ve maç başlamadan önce stada girmiştim. Şanslı olamayanlar ise ilk yarıyı kaçıranlardı. İlk yarı karşlıklı tezahıuratlar eşliğinde bitmişti. Anlayamadığım nokta Kapalı'nın sol tarafındaki grupla bizim tribün arasında hiç güvenlik boşluğu bırakılmaması oldu. Arada sadece bir tel örgü ve üstünde de file vardı. Devre arasında ufak bir sürtüşme yaşandı o nokta da ama tribün liderleri araya girerek büyümesini önlediler. Ne olduysa o andan sonra oldu zaten. Birden bire stadın kapıları açıldı ve 200 kadar A.Güçlü kapalının sol tarafına yerleşti. 2. yarı boyunca da pek bişey yaşanmadı. Fakat maç bittiğinde A.Güçlülerin çakmak, jilet ve kaya yağmuru başladı. Evet kaya... O dakikadan sonra da iş çoktan çığrından çıkmıştı. Etrafımdan vızır vızır atılan maddeler geçiyordu. Ve bu sırada beklenen oldu. Çevik Kuvvet bizim tribüne daldı. Bir yandan polisten kaçarken diğer yandan atılan maddelerden kaçıyorduk. Neyse ki çok fazla zarar görmeden olayla yatıştı. Polisler de karşı tribünü boşaltmaya başladı. İşin komik tarafı olaylar bittiğinde polis kameralarının hala bizim tribünü çekmesi oldu. Daha da komiği ise tribünden gelen "Ayağının altındaki taşları da çek" uyarılarına cavap vermeleri oldu. Bizi çekmeyi kestiler ve taşlara yöneldiler.
Burda sorgulanması gereken nokta: devre arasında o kapıyı kim açtırdı ve o taşlar içeriye nasıl girdi!!! Bunun da cevabı oldukça açık aslında...
3 yorum:
Az bile yazmışsın kardeşim. Tamamen büyük bir senaryonun içinde kaldık.
yazacak o kadar çok şey var ki aslında daha. sen de ifade etmişsin güzelce...
bende gs tribünündeydim devre arasında olayları anlamak güç.ama ayırmaya calısmak güzel bi davranıştı.ama macın sonunda olayları ankagüçlüler çıkarmadı.istanbuldan gelen bir grup holigandı olayları cıkaran.ankaradan maca gelenler esiyle cocuguyla mac izlemeye gelmişti.büfeyi bile sokup attı bu holiganlar.ankaragucu yanımızdaki tribune gelince onları alkıslayanlara bile saldırdılar.bu ne hazımsızlıktır utanmamak elde degil.besiktas ta bu sekilde kavgalı ankaragucuyle ve hangi maca rahat gelebiliyorlar bi sorun bakalım."bize her yer istanbul" deyip duranların akıllarını baslarına toplamaları lazım.galatasaray sadece istanbulun takımı veya sadece istanbulda yasayanların takımı degildir.galatasaray türkiye dir.
Yorum Gönder